Sizler geçen yazıdan beri
“deneyimleri nasıl zenginleştiririz?”
diye düşünürken, ben de “oyun oynamayı nasıl
anlatabilirim?” diye düşündüm durdum. Sonra fark ettim ki oyun oynamayı
anlatamam ama oyun oynayabilirim…
Sizlerle oyuna başlamadan önce
bazı kuralları aktarmam gerektiğini hatırladım. Her oyunda olduğu gibi bu
oyunda da ilk kural herkesin eğlenmesi!
Tabi ki eğleneceğiz, eğlenmezsek eğer oyun oynamanın ne anlamı kalır. “Çocuk
muyuz canım, ne münasebet.” diyenlerin sesleri yüreğime kadar geldi. Hayır,
çocuk değiliz ama hepimiz büyümeden önce çocuk
olduk. Ayrıca çocuk olmak da
gerekmez eğlenmek için. Ama kuralı unutmayın, HERKES EĞLENECEK… Yani sizin keyfiniz yokken ya da siz havanızda
değilken ben eğlenemem ve ben mutsuzsam zaten sizin eğlenmeniz de benim için
anlamlı olmaz. Hem böyle oynadığımız oyun da oyun olmaz.
İkinci kural ise kimsenin zarar
görmemesi; yani sizi incitemem… Ne bedeninize zarar verebilirim ne de sözlerim
ya da tavırlarımla ruhunuza. Bunu yapmak çok kolay değil tabi, sizi tanımam ve
izlemem gerekir. Eğer niyetimi aşan bir hareketim olursa şimdiden özür dilerim
ve bunu telafi etmek isterim ama sizin de bu onarıma izin vermenizi beklerim.
Aynı şeyi siz de yapamazsınız; oyun oynuyoruz ya hani hepimiz eğleneceğiz, o
zaman beni incitmemelisiniz. Bu şekilde oyuna başlayabilir, sürdürebilir ve
tekrar oynamak isteyebiliriz. Unutmayın KİMSE
İNCİNMEYECEK; oyundan soğumamıza neden olacak bir iz ne bedenimizin hafızasında
ne de yüreğimizin hafızasında yer edinecek.
Peki, ne yaparsam acaba oyunum güzel
olur? Yüksek sesle düşünüyorum, ne oynayacağımıza, nasıl oynayacağımıza karar
vermemiz lazım. Hadi oynayalım deyince olmuyor öyle… Hepimizin bildiği bir şey
olsun, hepimizin keyifle oynayacağı bir şey. Böyle yaparsak eğer kuralları
hatırlamakta zorlanmayız. Tekrar baştan bir kuralları saymak yeterli olur. Ya
kurala uymayan olursa; olur ya oyunun heyecanına kapılabiliriz ve kuralları
unutabiliriz. E o zaman önce bir hatırlatma yaparız… İkinci defa uymayan olursa
bir kere daha hatırlatırız ama uyarırız da; bir kere daha olursa oyundan çıkıp
beklemek zorunda olacak diye. E bir daha uymazsa da artık ne yapalım; başta bir
karar aldık, uygulamak gerekir.
Ne oynayacağımıza karar vermek
bazen güç oluyor, ama kura çekebiliriz ya da önce birimizin istediğini sonra
diğerimizin istediğini oynayabiliriz. Belki de en küçük olanımızın istediği
oyunla başlarız oynamaya, sonra sırayla büyüklerin isteklerine geçeriz.
Sonra bu oyuna bağlanmamız lazım
ama sadece oyuna bağlanmamız yetmez. Sizinle bir bağ içinde olmalıyım, bir
ilişki de başlatmalıyım. Bu ilişkiyi öyle bir şekilde sunmalıyım ki size, benim
sınırlarımın farkında olmalı, kendi sınırlarınızı güvende hissetmeli ve bu
arada da eğlenmeye devam edebilmelisiniz. Tabi bu arada birbirimizle
ilgilenebilmeliyiz, herkes özel ve biricik olduğunu bilmeli…
İhtiyaç duyduğumuzda karşılıklı
olarak şefkat gösterip alabilmeliyiz mesela. Belki çok keyif alıyorken yanarım
ve biraz beklemem gerekir, biraz teselli iyi olur böyle bir zamanda. Ya da
birimiz kazara diğerinin canının acımasına neden olabilir; e bir özür dilemek
canı acıyanla ilgilenmek fena olmaz. Sonra yanlışlıkla düşebiliriz, bir yerlere
vurabiliriz bedenimizin bir parçasını. Azıcık mola verip dinlenmek ve yaralıyla
ilgilenmek de, canı acıyan arkadaşımıza iyi gelebilir. Kendini grubun dışında
hissetmez böylece. Tekrar oyuna katılamayacaksa da ya yanında oturur sohbet
ederiz ya da oyuna devam etmek için onun da müsaadesini isteriz... Biraz
centilmenlik kimseyi öldürmez…
Bu kadarı bir oyun için yeterli mi
peki? Bence bu da yetmez; biraz iddia olmalı, ortamda şöyle bizi
hareketlendirecek bir şeyler olsa iyi olur. Motivasyonumuz düşmesin diye bir
amacımız olsun; bir yere varalım, ilk biz varalım; bir şeyleri toplayalım, en
çok biz toplayalım… Ya da belki kendimizi deneyelim ne kadar yapabiliyoruz
diye, hani “seksek” oynarken yanmamak
için çalışırdık ya onun gibi… Boşuna oyun oynamak istemeyiz. Tabi amacımıza
ulaşmak için bazen kendi sınırlarımızı zorlamak bazen diğerlerinin dayanma
gücünü zorlamamız gerekebilir. Bunu yaparken çok büyük hedefler koymayalım o
zaman, adım adım gidelim önce en küçük, sonra küçük, sonra orta gibi artarak
gitsin zorluk derecesi. Herkes için yeteri kadar zor olduğunda da daha fazla
dozu arttırmaya gerek yok bence… Sonra bazen işbirliği de yapabilmeliyiz, takım
olarak da çalışabilmeliyiz. Her hedefe de tek başına ulaşılmıyor ki canım…
Herkese normal gelen bir oyun belki birimiz için çok zordur; o zaman o kişiye
yardım etmemizde ve işini kolaylaştırmamızda sorun olmaz… Amaç herkes eğlensin,
değil mi?
Yine ne kadar çok yazmışım çizmişim
farkına varmadan. Başlarken sadece oyun oynayalım diyordum da aslında basit bir
oyun bile ne çok şey gerektiriyormuş değil mi? Ne kadar çok şey saymam gerekti güzel
bir oyun yaratabilmek için. Altı üstü
bir oyun oysa ki…
Böyle yazdım çizdim de ne işimize
yarayacak bu kadar şey, biraz düşünmek lazım belki… Siz bilgisayarınız başında
düşünmeye başlamışsınızdır bile ben bunları yazarken. Ben de bunlar ne işimize
yarayacak diye düşündüklerimi size yazayım önümüzdeki ay…
Tekrar görüşmek üzere; sevgiyle…
Beyhan ÖZPAR
Psikolojik Danışman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder