Yetişkin dünyası sorumlulukların
yerine getirilmesi üzerine kurulu bir düzen olarak karşımıza çıkar. Kredilerin,
faturaların ödenmesi, yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarının karşılanması gibi
günlük yaşamın devamlılığını sağlayan sorumluluklarımız vardır. Bunlarla
birlikte eşimize, içinde büyüdüğümüz aileye ve büyüttüğümüz çocuklarımıza karşı
da sevgi, bakım verme, onlara birlikte eğlenceyi ve zamanı paylaşma gibi
sorumluluklarımız da söz konusudur; bunların karşılanabilmesi ile günlük yaşam
ihtiyaçlarımızın karşılanması arasındaki dengeyi gözetebilmek genellikle ip
üzerinde yürümeye benzer. Sorumluklarımızı yerine getirirken ise genellikle şu
duygu içinde yine de kendimizi rahat hissederiz: yetişkin olmuşuzdur, bu
sorumlulukları yerine getirebileceğimiz olanakları yaratmışızdır ve kimseye
muhtaç olmadan kendi ayaklarımız üzerinde durabiliyoruzdur.
Yoğun rekabetin ve zoru ekonomik
koşulları olduğu, mutluluğun ve zaman yaratmanın lüks sayılabileceği bir çağda
ve coğrafyada yaşıyoruz. Bu koşullarda ayaklarımızın üzerinde durabilmek ve
sendelediğimizde ya da yıkıldığımızda ayağa kalkabilmek çok önemli bir konu
olarak hep önümüzde duruyor. Özellikle
onlara mutlu ve rahat bir hayat sunmaya çalıştığımız çocuklarımızın yaşadığımız
bu denge oyunundan haberdar olmamaları için elimizden geleni yapıyoruz. Ancak
ufukta bizi bekleyen önemli bir konuyu erteliyor olabiliriz. Bir gün
çocuklarımız da büyüyecek, belki bu koşullardan daha rahatsız bir dönem içinde
yaşayacaklar. Ve bizlerin onlara bırakabildiği yegane şeyler büyüme
çağlarındaki konfor ve iyi bir eğitim olacak. Peki, bıraktığımız bu şeyler,
kendi yetişkinliklerinde kendi ayakları üzerinde durabilmelerine yardımcı
olacak mı?
Şüphesiz tüm ebeveynler
çocuklarının gerçeklerle başa çıkabilecek kadar güçlü ve günlük hayatta
başlarına gelenin sorumluluğunu alabilecek kadar becerikli olmalarını istiyor.
Azami bir ihtiyaçla kendi ayaklarının üzerinde durabilen, ihtiyaçlarını tespit
edip karşılamak konusunda çaba göstermeye hazır bir çocuk büyüttüğünü her anne
baba ister elbette ki… Yine de bunu yapabilmelerinin önünde önemli bir konu
vardır; sorumluluk alabilmek.
Aslında sorumluluk alabilmek
karşılıklı bir konudur. Bir çocuğun sorumluk almak istemesi, sorumluluklarının
farkında olması ve bu sorumlulukları yerine getirmek konusunda istikrarlı
olması onlara sorumluluk verebilen yetişkinlerin varlığında mümkün
olabilmektedir. Etraflarındaki yetişkinler onları fazla küçük görüp
“kıyamıyorsa”, onlar için her şeyi “hallediyorsa”, sorumluluk verdiklerinde
çocuğun yapabildiklerini sürekli düzeltip baştan yapıyorsa, hatta
yapamayacakları kadar büyük sorumluluklar veriyorsa ya da her yaptıklarını
eleştiriyorsa çocuklar sorumluluk almakla ilgili olarak baştan zedelenmiş
olarak hayatlarını sürdürürler. Çünkü
aslında sorumluluk almak sadece ihtiyaçları karşılamaktan ibaret değildir;
sorumluk alan çocuk yapabildiklerinin farkında olan, kendine güvenebilen,
kendine saygı duyan ve yapamayacaklarının da değerlendirip bu konuda çözüm
aramaya istekli olan çocuktur da. Ve ileride bu çocuk öz güveni olan,
farkındalığı yüksek, kararlı ve sabırlı bir yetişkin olmaya da adaydır.
Çocuğunun sorumluluk sahibi
olmasını isteyen ebeveynler sorumluluk vermeye hazır olan ebeveynlerdir
demiştik. Burada önemli iki konuyu dikkate almak gerekir; daha önce çocuğa
verilmiş sorumluklar var mıdır ve çocuk bunların ne kadarını yapabilecek
durumdadır? Elbette ki her yaşta çocukların yapabilecekleri şeyler ve
alabilecekleri sorumlulukla vardır. Ancak daha önce kendisine hiç sorumluluk verilmemiş,
verildiyse bile bu konuda çok örselenmiş bir çocuk kolay kolay yeni bir
sorumluluk almayacaktır; çünkü onun için her yeni görev ve sorumluluk başa
çıkılması güç duygusal bir anlam taşır. Çocuğun yaşına ve becerilerine uymayan
sorumluluklar verildiğinde de benzer bir durum ortaya çıkar. Her iki durumda da
çocuk yaptıklarının hep eksik ve sorunlu olduğunu, kendilerinin ise beceriksiz
ve değersiz olduğunu düşünür ve hisseder.
Bu durumda çocuğun sorumluluk
duygusunu geliştirmek ve sorumluk almasını desteklemek için nereden başlamak
gerekir? Hafta içi yoğun ve yorgun bir
iş gününde çıkmış olmak hafta sonu da bütün hafta yapamadıklarınızın listesi
ile karşılaşıp bunlara yetişmeye çalışmak yeterince stres yaratan bir durumdur.
Bu zamanlarda çocuklara sorumluluk vermek, onları takip etmek ve yerine
“istediğiniz gibi” getirilmemiş işlerle karşılaşmak daha fazla stresten başka
bir anlama gelmeyebilir. Yine de bir yerden başlamak gerekir. Bu yer sizin
çocuğun neyi nasıl yaptığına değil, yapmak için çaba göstermesine onay
verdiğiniz yerdir. Bu hem çocuğunuzun yeni şeyler yapmak istemesine hem
becerilerinin gelişmesine hem de sizin ona yeni sorumluklar verebilmenize alan
açar. Aynı zamanda önemli bir işi başararak aile hayatında kolaylaştırıcı
olduğunu düşünmek de ilişkinizi ve bağınızı güçlendirir. Bundan sonrasında ise
hangi sorumlukları ne kadar verebileceğinizi düşünmek gerekir. Aklınızda
tutmanız gereken en önemli prensip kolaydan zora, azdan çoğa, basitten
karmaşığa yaşı düzeyinde ilerlemeniz gerektiğidir.
Mesela çocuğunuzla beraber masayı
kurma, çamaşırları ayırma veya asma, toz alma, yerleri süpürme gibi şeyler
yaparak aile hayatına katkı sağladığını ve birlikte olabilmeniz için zaman
yarattığınızı hissettirebilirsiniz. Çocuğunuzun kendi başına yemek yeme,
giyinme-soyunma, tuvaletini yapma, ellerini, yüzünü yıkama gibi öz bakımıyla
ilgili sorumlulukları üstlenmesini desteklemek hem bu becerilerinin gelişimini
hem de kendilik algısının olumlu olmasını sağlayabilir; ne de olsa yaşına uygun
düzeyde başının çaresine bakabiliyordur. Evcil hayvanınız varsa bakımı
konusunda ufak sorumluklar alabilirler mesela, su ya da mama verebilirler,
tüylerini fırçalayabilirler. Bahçe ya da balkonunuz varsa ya da evde sizinle
yaşayan bitkileriniz varsa bu konularda da sorumluluk alarak yabani otları
temizleyebilir, su verebilir, siz çiçeklerle ilgilenirken ufak getir götür
işlerini yapmak ve öğrenmek için yanınızda durabilir. Ya da odasındaki bazı
eşyalara ilişkin toplama düzenleme gibi konularda sorumluluk alabilir.
Diyelim ki sorumluluk verdiniz
ancak çocuğunuz bunları yerine getirmekte zorlandı… Çoğunlukla ebeveynler bu
aşamada pes ederler, ya tekrar aynı işi yapmak zorunda kalmaktan, ya
anlatmaktan yorulduklarından ve anlatmak yerine yapmak kolay olduğundan ya da
zaten kendi çocuklarının yapabilirliklerine güvenmediklerinden tamamen geri
çekilerek sorumluluk vermemeyi tercih ederler. Kafalarında ilk beliren şey “bu
çocuğun ileride sorumsuz bir yetişkin” olacağıdır. Bu ise çoğunlukla gerekçi
değildir. Ama yine de sonrasında üstlenmek zorunda kalacağı birikmiş
sorumluklar dağı ebeveynlerin korkulu rüyasına dönüşür. Tam bu aşamada başa
dönmek ilk adım olmalıdır. Bu adım tüm sorumluluklarını elinden almak değildir;
verilen sorumlukları ve çocuğunuzun yaşını/becerilerini gözden geçirmektir. Amaç
elinden bir şey almak değildir; amaç çocuğunuzun yapabilirliklerini ortaya
çıkarmak ve daha fazla yapmayı istemesi için ona destek olmaktır. Yaş ve
becerilerin değerlendirilmesi ise neden verilen sorumluluğu yapamadığının
tespit edilmesinde önemlidir. Amaç bağcıyı dövmek değil, üzüm yemektir
nihayetinde…
Verdiğiniz ilk sorumlukların
küçük ve kolay başarılabilecek olmalarına özen gösterin. Bu yaşı kadar önemli
bir değişkendir. Küçük adımlarla ilerlemek, her defasında bir sorumluluk
vermek, bu konuda belli bir noktaya gelmesini bekledikten sonra yeni bir
sorumluluk vermek çocuğunuzun hızına ve hazır olmasına da destek sağlar. Mesela
odasını toplamasını beklemek yerine arabalarını kırmızı sepete koymasını
istemek ve bunu takip etmek daha kolay ve başarılabilirdir. Bu aynı zamanda
çocuğunuzun sizin ne istediğinizi açık ve net olarak bilmesini de sağlar ki bu
da düzenlemeniz gereken ikinci konu olabilir.
Belki de çocuğunuza ondan ne
yapmasını istediğinizi yeterince açık, basit ve net biçimde
anlatamamışsınızdır. Dolayısıyla yapmasını istediğiniz şeyi anlayabileceği
basitlik ve kısalıkta anlatın. Anlatmak
da her zaman yeterli olmayabilir. Mümkün olduğunca ondan neyi nasıl yapmasını
istediğinizi gösterin hatta ilk zamanlarda ona eşlik edin. Hem eşlik edip hem
de anlatmanıza rağmen hep aynı şeyi yapmakta zorluk yaşıyorsa görevi
basitleştirin ya da değiştirin. Muhtemelen bu iş ona ya çok karışık geliyordur
ya da henüz hazır değildir.
Aynı zamanda çocukların işleri
sıralama becerilerinin de gelişimini desteklemek gerekir. Bu sorumluluklarını
öncelik sırasına sokmasına yardımcı olacaktır. Bunun için siz işleri sıralayın
ve rutinler oluşturmaya çalışın. Oyuncaklar toplandıktan sonra televizyonun
açılacağını, dişler fırçalandıktan sonra yatılacağını, evdeki işler bittikten
sonra parka çıkılacağını anlamasına destek olun. Bunun için de öncelikle bu
rutinlere ve sıralamaya siz uymaya çalışın.
Çocuklar en iyi oyunda
öğrenirler; o zaman yapmasını beklediğiniz şeyleri ve sorumluluklarını oyuna
dönüştürün. Legoları toplamak için kuleler dikin, arabalar ve bebekleri
toplamak için basket oynayın, üzerini değiştirmeyi yarışa çevirin. Hem eğlensin
hem de yapması gerekeni yapabilsin.
Tüm bunlar çocuğunuza sorumluluk
vermek için ve ya verdiğiniz sorumlulukların pekişmesini ve sorumluluk
duygusunun gelişmesini sağlamak için yararlı düzenleme ve tavsiyelerdir. Ancak
bunlardan daha önemli olan şey bu süreçte çocuğunuzla iletişiminizdir ve
aranızdaki güven ilişkisidir. Bunun için ise öncelikle olumlu ifadeler kullanmaya,
yapabildiklerine odaklanmaya gayret edin. Onun yerine yapmayın, onun için
yapmayın, yaptıkları/yapamadıkları yüzünden onu incitmeyin ya da bunları
ödüllendirme/cezalandırma için kullanmayın. Düzenleyin, bekleyin ve
destekleyin. Onların da daha fazla deneyime, zamana, bilgiye ve cesarete
ihtiyaç duyduğunu hatırlayın. Sizin bu konudaki sabrınız, tutumunuz ve
çocuğunuza olan inancınız, onun da kendisine inanmasını sağlayacaktır.
Son olarak en önemli ve en zor
yöntem konusunda kararlı olun; onun sorumluluk sahibi bir yetişkin olmasını
istiyorsanız siz ona örnek olacak o yetişkin olun. Sürekli erteliyor, baştan
savma yapıyor, yapıyormuş gibi görünüyor ve hatta hiç yapmıyorsanız
çocuğunuzdan da bir sorumluğu fazlasıyla sahiplenip gerekeni yapmasını
istemeniz büyük haksızlık olur. Böyle bir yetişkinle yaşayan çocuklar iki
yoldan birini seçerler; ya yetişkine güvenemeyeceklerini anlayıp kendi
başlarının çaresine bakmak için yaşlarının üstünde bir çaba sarf ederek ruh ve
beden sağlıklarını koruyamazlar ya da birebir sizi örnek alarak o hiç olmasını
istemediğiniz ancak maalesef örnek olduğunuz sorumsuz yetişkin olurlar.
Çocuğunuzun sorumluluk sahibi bir
birey ve yetişkin olmasına destek olduğunuz bu yolculukta, güven ve sevgi
içeren ilişkinizin ve iletişiminizin, verdiğiniz sorumlukların yerine
getirilmesi için çocuğunuzda motivasyonu ve arzuyu sağlayan asıl şey olduğunu
hep hatırlayın.
Sevgiyle,
Beyhan ÖZPAR
Psikolojik Danışman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder