26 Nisan 2015 Pazar

Bir Baş Etme Becerisi; Kendini Sakinleştirebilmek


Daha önce engellenme deneyiminin insan hayatında ne kadar önemli olduğunu yazmıştım (bkz. "Engel Tanımayan Çocukluk" başlıklı yazım). Engellenme deneyiminin önemi sadece sınır oluşturabilme becerisini kazanmakla ilgili değildir. Engellenme deneyiminin çocuğun yaşına uygun ve katlanabileceği derecede olmasının vurgusunu yaparken çok önemli bir deneyime kapı açabilmesine de olanak sağlaması gerektiğini vurgulamak gerekir; başa çıkabilme becerisi. “Başa çıkma” dediğimiz beceriler topluluğu ise yaşam içinde karşılaştığımız stres durumlarına içsel bütünlüğümüzü en yüksek seviyede korumaya, kendimizi sakinleştirmeye ve gündelik hayatımızı optimal düzeyde devam ettirmeye yönelik davranış, düşünce ya da hissetme örüntüleri olarak tanımlanabilir.

Her çocuk belli başa çıkma becerileri ile var oluşunu sürdürmeye çalışır. Ancak başa çıkma becerileri temelde doğamızda çok ilkel şekillerde yer alır. Evrim sürecinin bir parçası olan bu temel başa çıkma becerileri “kaçma, savaşma ve donma” olarak ifade edilirler ve çocuklar da bu ilkel başa çıkma becerilerinin temsilcileridirler. Zamanla yeni beceriler öğrenirler, bu becerileri çeşitlendirir ya da süslerler. Doğumla getirdikleri bu üç temel becerinin üzerine yaşla birlikte artan etkileşimlerinin sonucu olarak da yeni başa çıkma biçimleri ortaya koyarlar. Bazıları kabul edilemez olarak tanımlanır bazıları ebeveynlerde ve diğer yetişkinlerde “başka bir sorun mu var” ya da “başka bir soruna dönüşmesin” şeklinde bir içsel huzursuzluğa neden olur. Hepimiz modern bir toplumun modern ve akılcı bireyleri olarak, çocuklarımızın sosyal hayatta kabul edilebilir başa çıkma becerileri ile donanmış olmasını dileriz.  Ancak bu becerilerin öğrenilmesini destekleyen bir çevreyi nasıl oluşturacağımız ya da nasıl öğreteceğimiz konusunda hep kafamız karışıktır ya da nereden başlayacağımızı bilmeyiz.

Çocuklar başa çıkmayı çeşitli yollardan öğrenirler. Bunlardan bir tanesi çevresindeki yetişkinleri izlemektir. Çocuğun hayatındaki rolünüz ne olursa olsun çocuklar hayatın sıkıntılı anlarıyla nasıl başa çıktığınızı kesinlikle bilir. Gerilir misiniz? Bağırır mısınız? Üstünüze mi alınırsınız? Küfür ya da hakaret mi edersiniz? Derin nefes mi alırsınız yoksa nefesinizi mi tutarsınız? Çocuğa sağlıklı başa çıkma becerileri öğretmenin en kolay yollarından biri bunlardan bir kaçını kendinizin öğrenmesi ve hatta bunları hayata geçirdiğiniz zamanlarda yüksek sesle dillendirmenizdir. Örneğin “bu kişi izin almadan önüme geçtiği için gerçekten çok kızgınım; şimdi derin bir nefes alacağım ve sonra nefesimi sakince vereceğim” gibi.

Çocuklar aynı zamanda kullandıkları medya araçlarında tanık oldukları kişiler ve karakterlerin başa çıkma biçimlerini izleyerek de öğrenirler. Çocuğun sevdiği çizgi film, film, dizi, oyun ya da kitap karakteri zor durumlarla nasıl başa çıkıyor? Bu karakterler yanlış başa çıkma tercihleri yapıyorlar ve bunları sergiliyorlarsa, bu durum çocuğun kendi duygularıyla başa çıkması yönündeki algısını nasıl etkiliyor? Bu çocuklar ve yetişkinler için harika bir sohbet konusu ve konuşma fırsatıdır. Basitçe “en sevdiğin karakter hangisi?”, “o karakter üzgün ya da kızgın olduğunda nasıl tepki veriyor?”, “sen bu konuda ne düşünüyorsun?” ve “bu yaptıkları karakter için durumu daha mı kolaylaştırıyor yaksa da mı zorlaştırıyor?” gibi sorular sorabilirsiniz. 

Son olarak da, çocuklar başa çıkmayı denemeler ve yanılmalar yoluyla öğrenirler. Çocuklara,  başa çıkmanın öğrenme süreci olduğu ve bazı durum ve bazı çocuklarda işe yarayan yöntemlerin bazı çocuklar ve durumlar için uygun olmadığını öğretmek önemlidir. Daha bilimsel düşünme yatkınlığı olan çocuklar için bu deneyleştirilebilir, duyusal uyaranlara açık olan çocuklar için maceralaştırılabilir, meraklı olanlar için hazine avına dönüştürülebilir ve hatta endişeli çocuklar için bir güvenlik planı olabilir. Hepimiz farklı başa çıkma yöntemlerini “denemeli” ve uygun olup olmadıklarını görmeliyiz. Herkesin işi gündelik hayatın sıkıntılarıyla başa çıkmak olunca farklı ihtiyaçları ortaya çıkar. Çocuklar biz yetişkinlerden farklı değildirler. Bazı çocuklar başa çıkabilmek için daha sessiz ve sakinleştirici etkinliklere ihtiyaç duyar, bazıları ise zihinlerini ve bedenlerini rahatlatmak için daha fazla fiziksel etkinliğe ya da duyusal uyaranlara ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç aynı çocuk için stres kaynağının türü, gücü ve zamanına göre de farklılaşabilir. Neye ihtiyacı olduğunu bilip çocuğu yönlendirebilmek ise, çocuk kendi ihtiyaçlarını öğrenip uygun şekilde yönelme becerisini kazanana dek, çocuğu iyi tanıyan yetişkinin sorumluluğudur.

Aşağıda çocukların ihtiyaçlarına göre hazırlanmış iki öneri listesi bulunmakta. Bu listeler içindeki etkinlikler başa çıkmayı kolaylaştıran bir beceri ve baş edebilmenin birinci adımı olarak çocuğun kendini sakinleştirebilmesi ve ardından başa çıkabilmek için yöntem geliştirmesi adına önerdiklerim. Listelerde size yeni gelmeyecek ve daha önce denediğiniz bazı yöntemlere de rastlayabilirsiniz. Bu öneriler sadece fikir vermesi adına yazıldı ve içlerinden denemekten sizlerin de keyif alacağınız ya da bunlardan ilham alarak yeni yöntem ve fikirler geliştirecekleriniz olacaktır. Önemli olan işe yarayan yöntemleri belirlemek, uygun durum ve zamanlarda ortaya konmasına destek olmak ve hatta kendinizin de sergilemesi, işe yaramayan yöntemler konusunda da ısrar etmemektir.

Sessiz ve sakinleştirici başa çıkma yöntemleri daha çok uyaranların ve stres kaynağının gücünü kırmak için ondan bir süre uzaklaşmayı içeren, bu şekilde hem zihnini hem de bedenini rahatlatabilen ve bu olduktan sonra sorunlarla ya da stres kaynağı ile daha iyi başa çıkabilen çocuklar ve/veya buna ihtiyaç duyulan durumlar için yararlı olabilir. Bu yöntemlere örnekler şunlar olabilir:

  • Sakinleştirici bir banyo yapmak,
  • Bir arkadaşla konuşmak, sohbet etmek,
  • Düşünme egzersizi ya da meditasyon yapmak,
  • Sakinleştirici bir müzik çalmak,
  • Yumuşak bir oyuncağa ya da yastığa sarılmak,
  • Bir şeyler yaratmak, ürün ortaya koymak,
  • Bir yetişkinle birlikte çok sevdiği bir yemeği ya da tatlıyı yapmak,
  • Herkesin iyi ve kötü günlerinin olabileceğini hatırlamak/hatırlatmak,
  • Keyif ya da ilham veren bir kitap okumak,
  • Sıcak bir battaniyeye sarınmak,
  • Mutluluk veren, iyi gelen en az beş şeyi düşünmek,
  • Sıcak bir süt ya da içecek içmek,
  • Elleri ve/veya ayakları ılık sabunlu suya daldırmak, gözleri kapatıp rahatlamaya çalışmak,
  • Resim yapmak, karalamak,  günlük yazmak, dikiş dikmek, örgü örmek,
  • Yastık ve battaniyelerden bir kale inşa etmek ve içine saklanmak,
  • Durumu ve duyguları çizerek karikatüre dönüştürmek,
  • Beş derin nefes almak ve sayarak geri vermek,
  • Gün içinde iyi giden şeyleri düşünmek,
  • Balon üflemek, sabunlu sudan baloncuk yapıp oynamak,
  • Sallanan sandalyede sallanmak ya da dönen bir sandalyede dönmek,
  • Bir fıkra dinlemek ya da anlatmak,
  • Mandala ya da resim boyamak,
  • Evcil hayvan ile gün hakkında konuşmak,
  • Kasları yavaşça gerip sonra rahatlamak üzere gevşetmek,
  • Kar küreleri ya da kaleydeskopla oynamak,
  • İçine farklı materyaller doldurulmuş kutu ya da kavanozlarda ellerini, parmaklarını dolaştırmak: Bu malzemeler çocuğun yaşına göre değişebilir; kum, pirinç, mercimek gibi tekil formlu ve eli/parmakları oyalayacak malzemeler ya da taşlar, düğmeler, paralar oyuncak parçaları gibi sınıflama, benzerini bulma, dokusunu tanıma gibi etkinliklerle zihinsel yoğunluğu ve stresi azaltıp düzenleyen malzemeler de kullanılabilir.

Fiziksel ve duyusal başa çıkma yöntemleri daha çok uyaranların ve stres kaynağının gücünü kırmak için enerjisini dışarı atma ihtiyacında olan ve bu şekilde sorunlarla ya da stres kaynağı ile daha iyi başa çıkabilen çocuklar ve/veya buna ihtiyaç duyulan durumlar için yararlı olabilir. Bu yöntemlere örnekler şunlar olabilir:

  • Beş dakika tempolu yürüyüş,
  • Deve-cüce gibi oturma-kalkma içeren oyunlar oynamak,
  • Kil ya da oyun hamurlarıyla oynamak,
  • Sakız çiğnemek ya da havuç gibi sert yiyecekler ısırmak/kemirmek,
  • Ekşi ya da baharatlı şekerler yemek,
  • Keyif alınan bir etkinlik yapmak,
  • Yüksek sesle sevilen şarkıları söylemek, müzikleri dinlemek,
  • Sıkabildiği kadar çok sıkarak yumuşak oyuncak ya da yastıklara sarılmak,
  • Pizza ya da ekmek hamuru gibi bir hamur yapmak/yoğurmak,
  • Kasları sıkmak ve sonra gevşetmek,
  • Ayaklara ve ellere masaj yapmak,
  • Sayfanın ne kadarını kaplayacağınızı görene dek karalamak,
  • Duyguların resmini çizmek ya da yazmak,
  • Gerek duyulmayan gazete ya da dergi sayfalarını yırtmak ve onları top haline getirecek şekilde sıkıştırmak,
  • Banttan top yapmak,
  • Sıkıca bir battaniye ile paketlenmek,
  • Yapılan kağıt ya da bant toplarla bir sepeti pota yapıp basketbol oynamak,
  • Bir yastığa sıkıca gömülmek ve bağırmak, çığlık atmak,
  • Elde oynayarak bir parça buz eritmek,
  • Fiziksel egzersiz yapmak; koşmak, zıplamak, barlara asılmak, yastık üzerinde dengede durmaya çalışmak gibi,
  • Baloncuk yapmak; bunları patlatma oyunu oynamak veya rüzgarda uçmalarını seyretmek,
  • Alüminyum folyo gibi malzemelerle heykel gibi şeyler oluşturmak,
  • Yüz ifadeleri ve mimik oyunları oynayarak yüz kaslarını gevşetmek.

Bu yöntemler beklenen başa çıkma yöntemleri olmasa bile öncelikli olarak çocuğun kendini sakinleştirmesine ve duygulanımını dengelemesine yardımcı olur. Yaşı büyüdükçe çocuklar bilişsel kapasiteleri ve sosyal etkileşimlerinin verdiği olanaklarla, başa çıkabilecek daha özelleşmiş ve sofistike becerileri, ancak duygu düzenlemesini başarabildikleri ölçüde gerçekleştirebilirler. Duygu düzenlemesi ise hem yaşamsal bir baş etme becerisi hem de diğer başa çıkma becerilerinin kapısını açan bir anahtardır.

Ancak çocuklar duygu düzenlemesi yapabilmek ve başa çıkabilmek için duygularını da tanımlayabilmeli ve tüm olumlu ya da olumsuz duygularına alan açıldığını, her birinin önemli ve değerli olduğunu görebilmelidir. Bunun için de duygularının dile gelmesine ve isimlendirilmesine yardımcı olmak gerekir. Bir kere sakinleştikten sonra çocukla duygusu hakkında konuşabilmek ve bunu bir öğrenme fırsatına dönüştürmek daha olanaklıdır. Bu aynı zamanda çocuğun kendini ifade etme becerisinin gelişimine de katkı sağlar, bir kişisel ifade sözlüğü oluşturmasına yardım eder. Kendi duygularınızı seslendirme ve isimlendirme yoluyla başladığınız zaman, öncelikle duyguları tanıyıp tanımlayabileceğini ardından da kendi duygulanımı ile ilişki kurarak kendi duygusunu ifade etmeyi başarabilir.

 

                                                                                                                      Beyhan ÖZPAR

                                                                                                                   Psikolojik Danışman

 

**Kaynak:

THOMAS, Bonnie – “Creative Coping Skills For Children -  Emotional Support through Arts

and Crafts Activities” (2009); Jessica Kingsley Publishers

 

21 Nisan 2015 Salı

Bir Filmi Okumak – “Makinist”


“Makinist” (El Maquinista), 2004 yapımı bir İspanyol filmidir. Film insanoğlunun kendi ile hesaplaşmasına dair düşük bütçeli bir psikolojik gerilim filmidir. Başrolünü oynayan Christian Bale, filmdeki rolü ile en iyi kült aktörler arasındaki yerini önemli ölçüde sağlama almıştır.

“Makinist” bir adamın hayatının bir yıllık bir kesitini sunmaktadır. Filmin kahramanı olan Trevor Reznik’in bir kazaya neden olduğu ikinci bir travmadan sonra, kendi içsel hesaplaşmasının şiddetlenmesini anlatır. Geçirdiği bir yıl içinde sadece sosyal ve duygusal dünyası değil, fiziksel görüntüsü ve dünyayı algılayışı da değişen Trevor, bize insanoğlunun büyük acılarından doğan savunmaların, kendine söyleyebileceği yalanların ve gerçeğin ortaya çıkmak için her zaman bir yol aradığı ruhsallığın oyunlarına dair, karanlık bir dünya sunar. Filmin sonuna değin yaratılan tekinsiz hava ve güvensizlik atmosferinin yanında, sürpriz finali ile de karanlık ve kült bir film olarak hafızamızda yer etmesine olanak tanır.

Trevor Reznik (Christian Bale)’in dünyası karanlık bilinç dışının dünyasıdır. Tekinsizlik ve zamansızlık kol gezmektedir ve pek çok izleyiciyi de, kendi bilinç dışları ile temas etmeye davet eden atmosferi dolayısıyla rahatsız etmektedir. Kendi halinde yaşamını sürdürmeye çalışan, gitgide zayıflayan, bir türlü uyuyamayan ya da uyuyup uyumadığını bile hatırlamayan bu adam izleyicisine depresif ve karamsar bir ruh enjekte eder adeta. Oysa Trevor’ın kendine bile anlatamadığı büyük bir sırrı vardır ve bu sır onun sadece ruhuna değil, bedenine de hükmetmektedir.

Film boyunca Trevor’ın dünyasına dahil olan insanlarla karşılaşırız; iş arkadaşları, patronu, sendika temsilcisi, ev sahibesi, sürekli ziyaret ettiği ve adeta sevgilisi gibi algılayabileceğimiz bir fahişe, keyifle sohbet etmekten hoşlandığı tek kişi olan garson ve garson kadının oğlu, son olarak da nereden çıktığını bilemediğimiz karanlık ve korkutucu iş arkadaşı Ivan. Film boyunca izleyicisine yaşatılan “bu adama nasıl bir oyun oynanıyor?” duygusu, filmin sonunda gerçeğin kendini ifşa edebilmek için, bilinç dışının nasıl bir yol izlediğini anlamamıza yardım eder.

Trevor’ın neden olduğu ilk kaza arkadaşının kolunun kopması değildir. Filmde ona eşlik eden garson kadın, oğlu ve tabi ki Ivan, ona kayıp parçayı hatırlaması için birer olanaktır. Hepsi son derece gerçek görünür ama aslında her biri Trevor’ın yaptığı kaza sonucunda kendi bilincinin derinlerine gömdüğü, hatırlamak istemediği ölümle sonuçlanan bir pişmanlığın hatırlatıcılarıdır. Bilinç dışı bize gerçek gibi görünen rüyalar sunar; Trevor’ın bilinç dışı ise gerçek olduğundan emin olduğu, uyanık olduğu zamanlara dair temsiller olarak ortaya çıkar.

Alt benliğinin ya da “gölge”sinin temsili olan Ivan dozu artan bir şekilde onu gerçek olduğundan emin olduğumuz bir dünyada takip eder. Bilinç dışının ilettiği mesajı almamak konusunda ısrar ettiğimiz her defasında olanlar, Trevor’ın başına da gelir; mesaj kendisini zorlayarak, daha şiddetli imgeler halinde ortaya koyar. Gitgide bulanıklaşan dünyada yol bulmak zorlaşır. Trevor da tam böyle bir deneyimden geçer; neyi takip etmelidir, neye inanmalıdır? Ivan ile ilişkisi ona neyi anlatmaya çalışmaktadır? Bu adam neden hep işlerin daha kötüye gittiği zamanlarda ortaya çıkar? Kimsenin var olduğunu onaylamadığı bu adam aslında var mıdır?

Garson Marie ve oğlu ise Trevor için bambaşka bir olanak sunmaktadır. Bu karanlık dünyanın içinde yine de sevgi ve şefkat gösterebileceği, ilgilenip sohbet edebileceği bir ikildirler ama yine de o karanlık ve soluk dünyaya aittirler. Trevor onlara yakın olmak ister ama bunu nasıl yapacağını bilemez. Kendi çocukluk anıları ve kendi deneyimlerinin yeniden ortaya çıkışıdır bu ikili. İkili ona sosyal hayatı anımsatmaktadır ama her defasında bu ikili ile beraber olduğunda duyduğu bir borçluluk ve suçluluk duygusu hissedilir. Özellikle Trevor küçük çocukla kaldığında, çocuğun astım krizi geçirmesi sonucunda ona yardım edemediğinde yaşadığı çaresizlik ile baş edebilmesi, Trevor için çok büyük bir yüktür. Üst benliğin işlevi adeta bu ikili ile vücut bulur.

Sürekli ziyaret ettiği fahişe Stevie ise aslında Trevor’ın gerçeklikle tek bağlantısıdır. Geçmişten getirdiği tek ilişki olan ve gerçek olduğundan emin olduğu bu tek karakter ile Trevor, yaşadığı her şeyin bir oyun olduğuna daha çok inanır. Ancak bu oyunun dışarıdan oynandığı fikrinde yanılır; oyunu kendi kendine oynamaktadır. Stevie onun benlik temsili olarak karşımıza çıkar; bir sohbetlerinde Trevor’a “biraz daha zayıflarsan neredeyse yok olacaksın” derken bir gerçeğe, kendi kendini yok eden, sabote eden bir adamın gerçekliğine vurgu yapar. Bilinçdışının mesajları sertleştikçe Trevor’un benliği ile ve dolayısıyla gerçeklikle tek bağı olan Stevie ile ilişkisi de bozulur ve her şey belirsizleşir.

Filmin sonunda anladığımız üzere, küçük çocuğun ölümüne sebebiyet vermesi ve bu davranışının sorumluluğunu almaktan kaçıp unutmayı seçerek başlayan uykusuz geceleri, unutmaları, dalgınlıkları Trevor’ı bu karanlık dünyanın içinde var olmaya iter. Daha fazla var olamayacağını anlayınca da bilinç dışı duruma el koyar. Küçük çocuk annesi ile yoldan karşıya geçerken ölmüştür; Trevor onları olay yerinden kaçmadan önce görmüştür. Suçluluğunun ağır yükü ona, onlarla bir ilişki başlatma olanağı tanımış, bu hiç bilmediği ikilinin hayatını ancak kendi hayatının hikayelerini koyarak doldurabilmiştir. Ivan ise her an daha şiddetli bir yıkıma neden olacakmış gibi görünüp, öyle hissettirerek Trevor’a gerçek dünyaya uyanması için bir kapı açmaya çalışmıştır. Ivan’ın son eylemi küçük çocuğa zarar vereceği imasını taşır; bu da Trevor’ın kendi davranışını hatırlaması için bilinç dışının en keskin mesajıdır, son bir çığlık gibidir ve işe yarar.  Trevor kendinden bile sakladığı sırrı ile karşılaşır.

Trevor aslında kendine ve bize ne anlatmaya çalışmıştır? Herkesin bir filmle karşılaşması farklı olacağından alacağı mesaj, okuyacağı hikaye de farklı olacaktır. Ancak benim için Makinist, bir travmanın sonunda bölünmüş benlik parçalarının bir araya gelme çabasının hikayesidir. Trevor ise kendi mitinde kendini kurban etmeden önce bilinç dışıyla ve gerçekle uzlaşarak, nihayet kendini gerçekliğe teslim eden, davranışının sorumluluğunu alan ve artık kendini farklı yollarla cezalandırmaktan vaz geçen kahramandır. İnsanoğlunun kendiyle yüzleşmesinin ve karşılaşmasının bir sonucu olduğunu, ancak bu sonucun gerçekten ve kendinden kaçıldığında daha zorlayıcı durumlara neden olabileceğinin hatırlatıcısıdır. Ve “Makinist” belki de sadece bu yüzden bile izleyicisi için zor ve katlanılması zor bir filmdir.


Beyhan ÖZPAR

Psikolojik Danışman