7 Ekim 2014 Salı

Bir Filmi Okumak – “Can Dostum”



“Can Dostum” (Good Will Hunting), 1997 yapımı bir Amerikan filmidir. Film Amerikan rüyasını başka bir perspektiften anlatan bağımsız bir yapımdır. Yönetmen Gus Van Sant ile filmi hem yazan hem de yapımında sorumluluk üstlenen Matt Damon ve Ben Affleck ikilisi, rüyalar ülkesinde rüyadan çok uzak yaşamların hikayesini anlatma çabalarıyla “En İyi Film” ve “En İyi Senaryo” Oscar’larını almışlardır.

“Can Dostum” üstün yetenekli bir genç adamın, sınırlı sosyal çevresi ile ilişkilerinin ve var olma çabalarının bir anlatımıdır. “Yetenekli çocuğun dramı” ya da “sosyal zeka becerisinin yoksunluğu” gibi değerlendirilme biçimleri olabileceği gibi, “tepkisel bağlanma bozukluğu” veya “travma sonrası stres bozukluğu” olarak da değerlendirilebilir. Sonunda izleyiciye verdiği umut ile “ergence” değerlendirilebileceği gibi, içtenlikli terapi sahneleri ve hesaplaşma diyalogları ile “gerçek hayattan bir kesit” olarak da okunabilir.

TSDE bünyesinde yapılan film yorumlama çalışmalarının ilkini yaklaşık bir sene önce bu filmle yaptığımızda, filmde rol alan sinema sanatçıları hala hayattaydı. Oysa bu satırların yazıldığı şu an hem bu film hem de pek çok filmde önemli rolü olan Robin Williams, yeryüzündeki zamanını doldurduğuna karar verdiği için aramızda değil.

Filmi yorumladığımız sırada farklı çerçeveleri kullanarak tüm oyuncuların rolleri ve hikayelerinin bize dokunduğu yerlerden yola çıkmıştık. Yorumlama yolculuğumuz sırasında psikoterapinin bize sunduğu araçlardan yararlanmış, arkadaşlık ilişkilerine, çift ilişkilerine, erginlenme ve geçişlere ve her bir rolün içsel dinamiklere bakma şansımız oldu. Psikoterapi pratiğine ilişkin bir değerlendirme yapabilmek için de Robin Williams’ın oynadığı psikolog rolüne odaklandık.

Terapist kimdi? Hastasıyla nasıl bir ilişki sürdürebiliyordu? Nelere izni vardı; durma sınırı neresiydi? Gerçek miydi; başka birinin hayatına dokunurken terapistin kendi gerçeği nerede dururdu? Filmin yarısında ortaya çıkan terapist, biz kendi terapist olma yolculuğumuzdayken olmak istediğimiz ya da terapide bulunduğumuzda karşımızda görmek istediğimiz kişiye ne kadar benziyordu?

Gerçek hayatın bir yansıması, yeniden ele alınışı olarak baktığımızda bu filmdeki terapist de çok gerçekti. Nasıl bir gerçekti bu? Terapist Sean Maguire bize bir terapistle ilgili neler öğretti?

Bir terapistin odasına girdiğimizde kendimizle ilgili olamayan bir şeyler ararız. Zaten az sonra başlayacak olan süreç içinde, gönüllü olarak başlamış olsak da hiç açmak istemediğimiz kapıların açılacağını bilir; içimizde, derinde bir yerlerde sakladığımız yaramızın görüleceğini fark ederiz. Biz değil miyizdir ki o yarayı korunaklı duvarlar, kasalar, kilitlerin ardına saklayan? Ve bu kadar savunmasız olacağımızı bildiğimiz bu yerde karşımızdaki kişinin gerçekliği, duyguları, yaraları hakkında bir şeyler görmeyi umarız; sonrasında savuma için bir silaha sahip olmak için… Bunu yapabilecek zeki ve becerikli olan danışanı/hastası karşısında terapist Sean Maguire, personası ile özdeşleşmeyi reddetmiş ve gerçekliğini olduğu gibi ortaya koymuştur. Bazıları için “uygun” olmayan bu duygusal patlama, daha önce defalarca terapistlerle karşılaşmış yetenekli Will için bir ilk olmuştur. Karşısında maskesinin ardında ona sıkıca yapışmış bir narsist değil, öfkesi, acısı, kendi oluşuyla kanlı canlı duran terapisti tercih etmiştir. İlk seansları sayılabilecek göl kenarındaki sohbetleri de çerçevenin ve kontratın oluşturulduğu; gerçekliğe dokunmanın cesaret gerektirdiğine ilişkin önemli mesajlar vermektedir her iki tarafa da.

Sean Maguire rolünde hayat bulan terapist bir narsist olmaktan çok uzaktır… Bitmemiş yası olan depresif görünümlü biridir ama bunu saklamaz. Yarası vardır, yarasına bakabilme cesareti vardır. Bu yarayı görebilen kişiler için sabrı ve sevgisi vardır. O “yaralı iyileştiricidir” (wounded healer)…

Hiç bir çıkar için orada bulunmaz; kendini bu zeki adam üzerinden çıkarılabilecek çıkarların hepsinden uzak tutar. Ne bir bilim insanı olması ne savunma sanayiinde önemli bir yere sahip olması ne de Amerikan rüyasını yaşayabilmesi ile ilgilidir. Terapist olarak karşısındaki ile insan insana bir ilişki içinde olmayı, “onu ben iyileştirdim”, “bu benim eserim” diyebilmenin çok önünde görür.

Genç adamın yarasıyla temas edebilmesi için onu olduğu gibi kabul eder. Bu süreç içinde kendini olduğu gibi kabul eder. Gerçek, yorucu, üzücü de olsa hayata dokunmak için oradadır; hem danışanına dokunma cesareti verir hem de bu sırada kendininkine dokunulmasına alan açar.

Seanslarca sabırla bekleyebilir; sessizliğin bir hazır olma öncesi mayalanma olduğunu bilir, sadece hazır olana eşlik edeceğini göstermek için oradadır. Kimsenin ihtiyacının danışanın ihtiyaçlarının önüne geçmesine izin vermez.

Sadece olana açılır. Danışanıyla beraber kendisi de adım adım iyileşmeyi kabul eder.

“Can Dostum”, pek çok perspektifte ele alınabilir. Ancak “bir terapistten ne istiyorum?” sorusuna cevap verebilmek için biçilmiş kaftan gibidir… Filmi izleyen herkes için gerçek ilişki içinde olma, gerçek insanlarla karşılaşabilme arzusunun vücut bulmuş hali gibidir. Ve sadece bunun için bile defalarca izlenmeye değer bir filmdir.


Beyhan ÖZPAR

Psikolojik Danışman

1 yorum:

  1. Arkadaşlık, sevgi ve dram hepsi bu filmde diyebilirim. Good Will Hunting Dahilerle ilgili filmler kategorisine girmiş ödüllü güzel bir film. Herkesin izlemesi gerekli diye düşünüyorum.

    Süper Zekalı İnsanları Konu Alan Filmler
    Zeki Öğrenci Filmleri önerileri
    Zeki İnsan Filmleri tavsiyeleri

    YanıtlaSil