Bir an için yetişkin olarak kendinizi alıştığınız düzenin dışında
hayal edin. Yeni bir yerde bulunduğunuzu, etrafınızda yeni insanların olduğunu,
her gün yaptığınız şeylerin dışında bir şeyler yaptığınızı ve bütün bu olan
bitene sizin karar vermediğinizi düşünün. Şimdi bu düşüncenin size yaşattığı
duygulara bakmaya çalışın; nasıl hissediyorsunuz? Alıştığınız konfor alanınızın
dışına çıkmak, rutinlerinizin bozulması ve yeni rutinlerin bir an önce
alışmanız için önünüze konması nasıl bir duygu?
Şimdi yukarıdaki tüm soruları bir çocuk olduğunuzu düşünerek
yanıtlamaya çalışın; bazı duyguların adlarını bile bilmediğinizi fark ettiniz
mi? Tam olarak ne olup bittiğini anlamadığınızı fark ettiniz mi?
Her yeni durum kendi içinde kolaylaştıran iyi yönler kadar,
zorlaştıran kötü diyebileceğimiz yönler barındırır. Yeni bir duruma/ortama
geçiş yapılmadan önce bu süreci yaşayacak olan bireyin buna hazır olduğuna ya
da ihtiyaç duyduğuna ilişkin belirtilerin olması önemlidir. Bu yeni duruma
önceden karar verilmesi, ilgili kişilerce bu kararın paylaşılması, yeni durum
hakkında bilgi toplanması ve bu bilgilerin paylaşılması, tam katılım öncesi bu
yeni durumla ilgili küçük denemeler yapılması ve tüm bu süreç içinde
deneyime/duruma olumlu duyguların ve atıfların eşlik etmesi süreç içinde
kolaylaştırıcı etkiye sahiptir. Bu şekilde süre giden bir “alışma dönemi”,
süreç içindeki birey için katlanılabilir bir heyecan ve bu heyecana eşlik eden
merak şeklinde ortaya çıkar.
Diğer taraftan yeni durum bunu deneyimleyecek kişi tarafından
talep edilmemiş, ihtiyaç duyulmamış ya da hazır olunmamış bir şey olarak
karşısına çıkıyorsa başlangıçtan itibaren süreç uygun planlanmamıştır. Bireyin
karara katılımı sağlanmamış ya da karardan haberdar edilip hazırlanmamışsa,
neyle karşılaşacağına ilişkin bir fikri yoksa ve ayrıca bu yeni durum/olayla
ilgili hiçbir tanıtıcı deneyimi yoksa veya varsa ancak tüm bu denemelere
olumsuz duygulanımlar eşlik ediyorsa, süreç zorlaşır. Yoğun bir endişe ve bu
yeniliği reddetmek kaçınılmaz olur.
Şimdi çocukların, genelde “yeni durumlara”, özelde ise “okula”
uyum süreçlerine bu çerçeveden bakmaya çalışalım.
Çocuklar yaşlarına bağlı olarak dünyada biz yetişkinlerden daha az
zaman geçirmişler dolayısıyla daha az deneyime sahip olmuşlardır. Deneyimleri
hayata yönelmelerinde ve yeni durumlara/deneyimlere açık olmalarında yola
çıktıkları şemaları belirler. Bir yetişkine göre daha az şemalarının olması ve
rutinlerine daha bağlı olmaları bu bakış açısıyla bakıldığında normaldir. İki
yaşındaki bir çocuk ile dört yaşındaki bir çocuk arasında da yaşam deneyimi
açısından belirgin farklar vardır. Ve bu
belirgin farklar sadece yaşa değil, ailede/ev yaşantısındaki rutinlerine,
ihtiyaçlarının karşılanma biçimi ve alışkanlıklarına ve en önemlisi ebeveynlerinin
genel tutum, davranış ve duygulanımlarına göre değişim gösterir.
İki yaşında bir çocuk, dört yaşında bir çocuğa göre eve, evdeki
alışkanlıklarına ve düzenine daha bağlıdır çünkü daha az yaşam deneyimine
sahiptir ve elindeki tek referans noktası da “o zamana dek yaşadıklarıdır”.
Dört yaşındaki bir çocuk ise iki yaşındakine görece daha fazla insan ile bir
araya gelmiş, daha fazla olumlu/olumsuz durumla karşılaşarak sosyal
becerilerini geliştirmiş, duygularını fark edebilmeyi ve olumsuz durumlarla baş
edebilmeyi başarmış; farklı durumlarla, yeni deneyimlerle daha fazla
karşılaşmıştır.
Yaşa, aileye, rutinlerin işleyişine, alışkanlıklara, aynı dönemde
olan değişikliklerin çokluğuna ve tüm bunlara bağlanan beklenti ve
duygulanımlara bağlı olarak çocuklar yeni durumlara birbirlerinden çok farklı
uyum ve alışma süreçleri geçirirler. Genel çerçeveler çizmek mümkünse de her
bir çocuk için farklı tanımlanması gereken uyum sürecinden bahsetmek daha doğru
olur.
Okul ise tüm yeni durumlar içinde çok özel bir konuma sahiptir. Bu
özel konum, okulun sadece bir eğitim-öğretim ortamı sağlamaması, bundan daha
fazlasının temsili olmasındandır. Okul sadece “akademik” bilgilerin öğrenildiği
bir öğrenme ortamı değildir; sosyal ve toplumsal işlevleri olan bir deneyim alanı
ve toplumun yansıtıcısı olan özel bir öğrenme ortamıdır. Dolayısıyla diğer yeni
durumlardan ayrılan özel bir anlamı vardır. Okul bir çocuk için daha önce hiç
karşılaşmadığı birçok çocuğun bulunduğu, biricik ve özel olarak onaylansa da
diğerleri ile birlikte yaşadığı, tüm koşulların kendi etrafında dönmediğini ve
koşuların diğerleri için de var olduğunu gördüğü, en önemlisi de kendi
dünyasından dışarı çıkıp diğer dünyalarla karşılaştığı bir yerdir.
Okula alışmak, uyum sağlayabilmek için her çocuğun kendi zamanı
vardır. Başlangıçtan itibaren eğitimciler her bir çocuğun okula alışabilmesi
için onu tanımaya ve ona uygun bir planlama yapmaya çalışır. Bununla birlikte
gerçek bir uyumun sağlanması için her bir çocuğun aylara ihtiyaç duyduğunu da
bilirler.
Süreç adım adım planlanır, her bir adımda çocuğun bu adımlara
verdiği tepkiler değerlendirilir. Aynı zamanda alışma sürecini kolaylaştıracak
bilgilerin edinilmesi için ailelerle çocukların günlük rutinleri, alışkanlıkları
ve yaşam deneyimlerine ilişkin bilgi toplamak üzere bir araya gelinir.
Evdeki rutinler ve alışkanlıklar, okul ve ebeveynlerin/bakıcıların
tutumları ne kadar paralellik gösterirse; çocuk için ev ve okuldaki düzenleme
ne kadar benzer olursa alışma süreci o kadar kolay olur. Okul toplumsal hayatın
aynası ve öznel gerçeklikten çok dış gerçekliğin bir temsili olduğu için,
paralellik ya da benzerlik olmayan noktalarda okulun yönlendirmelerinin aile
tarafından dikkate alınması ve ailenin okula güven duyması, çocuğun da okula
güven duymasına ve daha az zorlayıcı bir alışma süreci geçirmesine katkı
sağlar.
Çocuğunuzun yeni bir duruma ve/veya okula uyum sağlamasını
kolaylaştırmak için:
·
Çocuğunuzun yaşını, yaş dönemi özelliklerini dikkate alın. Yaş
dönemi özellikleri çerçevesinde hazır olup olmadığını değerlendirin.
·
Bunun “kimin ihtiyacı” olduğundan emin olun. Yeni durumun, sizin
işinizi kolaylaştıracak bir şey olduğu için mi yoksa onun hayatına doğru
zamanda ve gerçekten o ihtiyaç duyduğu için girecek bir şey mi olduğunu tekrar
gözden geçirin.
·
Aynı zamanda pek çok değişikliğin olmadığından emin olun. Bir şeye
uyum sağlamak başka, birden çok şeye uyum sağlamak ise başka bir efor sarf
etmeyi gerektirir. Çocuğunuzun aynı zamanda pek çok şeye alışmasını beklemek
aynı zamanda pek çok cephede savaşmasını beklemektir.
·
Çocuğunuzdan ayrılmak, onun başka bir yere gitmesi ve gideceği
yer/bulunacağı yeni durumla ilgili duygularınızı ve davranışlarınızı
gözlemleyin. Ondan ayrılmak sizin için endişe verici değilse, başka bir
yerde/durumda bulunması sizin için sorun değilse ve bu yeni durumun
sağlayıcılarına/yeni yere ilişkin olumlu duygularınız ve güveniniz varsa,
çocuğunuz da bu süreci daha kolay geçirecektir. Bunun tam tersi bir tabloda
davranışlarınız da duygularınıza eşlik eden bir tablo oluşturacak ve çocuğunuz
en güvende hissettiği alıştığı durumda/yerde kalmak konusunda ısrar edecektir.
·
Bu yeni durum hakkında bilgi toplayın ve bunu güvenle
yapacağınızdan emin olun. Bundan sonra çocuğunuzu yaşına uygun şekilde, fazla
beklenti içermeyecek bir biçimde hazırlayın. Ardından da bu yeni durumla ilgili
olumlu referanslar edinebileceği küçük denemeler düzenleyin ve çocuğunuzun
deneyimlemesine olanak yaratın.
·
İşbirliği çok önemlidir. Güvenle teslim ettiğiniz yeni bir yer, rahatlıkla
içine bırakabildiğiniz yeni bir durumda çocuğunuza eşlik edecek kimseleri,
çocuğunuz ile ilgili önemli bilgilerden haberdar edin. Eşlikçilerin süreçle
ilgili gözlemlerini ve değerlendirmelerini dinleyin ve siz de gözlemlerinizi
mutlaka paylaşın. Her adımın planlanması için bu bilgiler hem siz hem de
eşlikçiler için çok yararlıdır.
·
Uyum ve alışma sürecinin dalgalı bir süreç olduğunu unutmayın.
Yeni bir mekanı tanımak, yeni insanlarla bir arada bulunmak, bir parça
engellenmiş hissetmek ve bununla baş etmeyi öğrenmek zaman alan bir süreçtir.
Tatil ve rahatsızlıklardan sonra, evde bir değişimin ardından ve belli yaş
dönemlerinde çocuğunuz daha önce alışmış olduğu bu duruma/yere hiç alışmamış
gibi davranabilir ve bu normaldir. Tekrar dengelenebilmesi için çocuğunuza
zaman verin ve bu yeni durumla paralel giden evdeki rutininizi sürdürmekte
kararlı olun.
Bir çocuk için en önemli referans kaynağı anne babasıdır; rahat ve
güvenli yönelen anne babalar, çocukları için güvenli ve rahat yönelebilecekleri
bir çevrenin teminatıdırlar. Alışma sürecinde anne baba olarak siz de kendi
duygularınıza bakın ve bu sürecin sizin için anlamını görmeye çalışın.
Unutmayın, anne baba olarak sizin için bu geçiş sürecinin anlamı
ve nasıl olduğu, çocuğunuz için sürecin anlamını ve nasıl olduğunu
belirleyecektir.
Beyhan
ÖZPAR
Psikolojik
Danışman